Oruç tutmak, kalp damar hastalıklarını tetikleyebilir mi?
- Editör: hedza - Cuma, Nisan, 2021
Oruç tutmak, kalp damar hastalıklarını tetikleyebilir mi?
Bu konuda da yeteri çalışma olmamakla birlikte, Katar’da 10 yıllık izlemde Ramazan ayı ve izleyen ay süresince kalp hastalıklarına bağlı hastaneye yatış oranında diğer aylara göre artış olmadığı saptanmıştır. Ankara’da yapılan bir çalışmada ise benzer şekilde sağlıklı insanlarda orucun kalp damar hastalıklarını artırıcı bir etkisi olmadığını gösterilmiştir.
Ancak, sıcak ve uzun yaz günlerinde oruç tutmak pek çok kalp hastasında sorun yaratabilir. Aşırı sıvı ve tuz kaybı, kan basıncında aşırı düşmelere, baygınlık gelişmesine yol açabilir hatta kalbin beslenmesinin bozulması sonucunda kalp krizi ve kalp yetersizliğine neden olabilir. Bu durum yaşlı hastalarda daha da belirgin olabilir.
Kalp damar hastalarının oruç tutması sakıncalı mıdır?
Genel olarak, kurallarına uygun oruç tutan kalp hastalarında, oruç tutmayan kalp hastalarına kıyasla Ramazan ayı süresince hastalığın farklı seyretmediği, anlamlı kötüleşme olmadığı bilinmektedir. Hatta kurallarına uygun tutulan oruç, hastalarda yararlı sonuçlar doğurmaktadır. Örneğin hipertansiyon hastalarında, ilaçlarına devam etmek koşulu ile oruç tutmak kan basıncında düşmeye ve zayıflamaya yol açmaktadır. Burada önemli olan kalp damar sağlığını göz önünde bulundurarak oruç tutmaktır, yani kullanılan ilaçların aksatılmadan devam edilmesi ve iftar- sahur döneminde doğru beslenilmesidir. Ancak kalp hastaları, oruç tutma kararını mutlaka kendilerini izleyen hekime danışarak almalı ve onun önerisi doğrultusunda davranmalıdır. Çünkü pek çok hastada oruç tutarken ilaç tedavisinin tekrardan düzenlenmesi, doz ayarlaması gerekecektir.
Hangi Kalp damar hastaları kesinlikle oruç tutmamalıdır?
Özellikle göğüs ağrısı, nefes darlığı gibi kalp damar hastalıklarına bağlı yakınmaları devam eden olguların oruç tutması sakıncalı olabilir. İleri kalp yetersizliği olan hastalar kesinlikle oruç tutmamalıdır. Yüksek doz idrar söktürücü alan hastaların özellikle yaz döneminde oruç tutmaları sakıncalıdır.
Son 6 ay içerisinde kalp krizi geçiren hastalar, kalp hastalığı nedeniyle göğüs ağrısı olan hastalar, son 6 ay içerisinde kalp damarlarına balon yapılan, stent takılan veya bypass ameliyatı olmuş hastalar da oruç tutmaktan kaçınmalıdır.
Kontrol altına alınamayan veya hayatı tehdit edici aritmi riski olan hastalarda da oruç riskli olabilir. Dirençli hipertansiyonu olan yani ilaç tedavisine rağmen kan basıncı yüksek olan hastalar da tansiyonları normale inmeden oruç tutmamalıdır. Tek başına hipertansiyonu olan ve ilaçla kan basıncı normal düzeylerde seyreden hastalar ise ilaçlarını her gün düzenli almak koşulu ile oruç tutabilirler. Bu sayılan durumların dışındaki tüm kalp damar hastaları oruç tutup tutamayacaklarını mutlaka hekimlerine danışmalıdır.
Oruç Tutarken Kalp Hastalarının İlaç Tedavileri Nasıl Düzenlenmelidir?
Oruç tutarken ilaçların düzenli alınmaması veya ilaç tedavisinin bırakılması hastalığın kötüleşmesine neden olacağı için ramazan ayı öncesinde hastaların ilaç tedavilerinde gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Oruç tutarken kalp ilaçlarının nasıl kullanılması gerektiğine dair klinik çalışmalar ve dolayısıyla kılavuz önerileri henüz yoktur. Ancak, ilaçların etki süreleri göz önüne alınarak düzenlemeler yapılabilir. Günde tek doz ilaç kullanan hastaların (hipertansiyon ve aritmi hastaları gibi) tedavisi, ilaç dozunun sahur veya iftara kaydırılması ile düzenlenebilir. Burada önemli olan ilacın her gün aynı saatte alınmasıdır. Aksi taktirde tansiyonda yükselmeler olacaktır.
Aspirin dışında kan sulandırıcı ilaç kullananlar (atriyal fibrilasyon, protez kapak, veya stentli vb hastalar) mutlaka kardiyologlarına Ramazan öncesinde oruç için danışmalıdır. Bu hastalarda sıklıkla ilaç dozlarında düzenleme hatta değişiklik yapmak gerekecektir. Bazı kan sulandırıcı ilaçlar ki günde 2 kez alınanların iftar ve sahurda alınması kan sulanması için yeterli olmayabilir. Nitekim yaklaşık 17 saat süren iftar ve sahur arası dönemde 12 saat etki süresi olan bir ilaç, son 5 saatte etkisini yitirecektir ve bu da hastanın pıhtı atmasına veya inme geçirmesine neden olabilir. Bu çok önemli bir durumdur; hele ki hasta yaşlı ise, çok sıcak ortamda oruç tutulacaksa hastanın zarar görme olasılığı artacağından oruç tutması sakıncalı olacaktır.
Kanı sulandırmak için kumadin kullanan hastalarda da oruçla INR düzeyleri artmaktadır ve yine hekim tarafından doz ayarlaması ve sık INR ölçümleri yapılması gerekecektir. Aksi taktirde bu hastalarda oruç tutma sonucu kanamalar gelişebilir.
Oruç tutabilen bir kalp hastası beslenmede nelere dikkat etmelidir?
Ramazan ayının yaz dönemine rastlaması dolayısıyla hem sıcaklık hem de oruç tutulan sürenin uzun olması kalp hastalarında beslenme önerilerinin önemini artırmaktadır.
Sıcak hava nedeniyle sıvı kaybının fazla olacağı göz önünde bulundurularak iftar ile sahur arasında yeterli sıvı alımı sağlanmalıdır. Sıcağın etkisi ile terle aşırı su ve tuz kaybeden kişi, yeterli sıvıyı dışardan almazsa tansiyon düşer, hayati organlara kan akışı aksayabilir. Bu nedenle oruç tutarken sıcak ortamlardan uzak durulmalı, sıcakta ağır iş yapmaktan kaçınılmalıdır.
Ramazan’da oruç tutan hastalarımızda sıkça gördüğümüz bir hata da ağır ve çok yemek yemeleri. Kimi hasta uzun süren açlığın etkisi ile iftarda ağır ve aşırı yerken kimisi ise oruç sırasında açlığa dayanabilmek için sahurda çok yemek yemektedir. Halbuki, ağır bir yemek sonrası kalp daha hızlı atmaya başlar, tansiyon yükselir. Ağır yemek nedeniyle kana salınan bazı hormonlar kanın pıhtılaşmasını kolaylaştırır. Ağır bir yemek sonrası kanın sindirim organlarında göllenmesi de yine hayati organlara giden kan akımını azaltabilir. Bütün bunların sonucunda kalp krizi oluşması kolaylaşabilir. Bu nedenle iftar ve sahurda yediklerimiz ve miktarı kalp damar sağlığı için çok önemlidir.
Ramazanda acil servise başvurular, iftar sonrası ilk birkaç saatte artmaktadır. Bunun iftarda tüketilen gıdalara bağlı olduğu düşünülmektedir. Kalp damar hastaları Ramazan boyunca iki öğün yerine üç öğün yemek yemelidirler. Bu üç öğün iftar, iftardan 2-3 saat sonra ve sahur şeklinde olmalıdır.
Orucun aslında “nefsi terbiye” olduğu unutulmamalı, iftardan itibaren de ölçülü beslenilmelidir. Bu sadece kalp damar hastaları için değil, sağlıklı insanlar için de geçerlidir. Orucu açtıktan sonra işlenmiş karbonhidratlardan, şekerli gıdalardan, yağdan zengin yemeklerden uzak durulmalı, tıka basa yemenin ciddi sorunlara yol açabileceği unutulmamalıdır. Maalesef ki çoğu hastamız, iftar-sahur döneminde aldığı kalori gün boyu ihtiyacından daha fazla olduğundan Ramazan sonrası kilo almakta, tansiyonları yükselmekte ve kan yağları fırlamaktadır.
İftar ve sahurda ne yemeli?
Bu öğünlerde sindirimi uzun süren gıdalarda seçilmesi gerekmektedir. Lifli, proteinden zengin ağırlıklı sebze ve meyveden oluşan öğünler uzun süreli (yaklaşık 8 saat) sindirime uğrarken tokluk hissinin de uzun süreli olmasını sağlayacak, aksine işlenmiş karbonhidrat içeren şekerli, unlu gıdalar ise kısa sürede sindirime uğrayacağından (yaklaşık 3 saat) kısa sürede açlık hissedilmesine neden olacaktır. İşlenmiş karbonhidrat (şekerli gıdalar, börek, çörek, baklava, makarna, kurabiye, reçel vb) yerine sebze yemekleri, fasulye, bezelye, nohut, mercimek gibi gıdaları tercih etmeli. Asitli meşrubatlardan uzak durulmalı. Sahura kalkmadan oruç tutmamalıdır.
Sonuç olarak, Ramazan ayında kalp damar hastaları, kalp sağlıklarına dikkat etmeli. Oruç tutma kararını hekimlerine danışmadan vermemeli. Oruç tutabilecekse de ilaçlarının düzeni hekimi tarafından belirlendikten sonra ilaçlarını aksatmadan, orucun nefsi terbiye olduğunu unutmadan, iftar ve sahurda doğru ve ölçülü beslenerek, yeterli sıvı alarak sağlığına dikkat etmesi gerekmektedir.
Sağlıklı Ramazanlar dileğiyle
Hazırlayanlar: Prof Dr Meral Kayıkçıoğlu1, Prof Dr Sinan Aydoğdu2
1.Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi. Kardiyoloji Anabilim Dalı; İzmir
2.Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi Kardiyoloji Kliniği, Ankara